Pazartesi, Mayıs 15, 2006

coffee & cigarettes

şimdi nasıl starbucks'ta kahve içmek sadece kahve içmek değilse* sigara içmek de sadece sigara içmek değil. her işin bir ritüeli var elbet, yoksa mesela "bu işi öğlen yemeğinde konuşalım" derken adamı karşımıza iştahımızı açsın diye çağırmıyoruz. illa yemek yerken başka bir şey yapmak zorundayız, ya da bir şey yaparken yemek yemek.

sigarayı dumanı için mi içiyosun yoksa şu kırmızı çizmeli kızdan ateş istemek için mi? yoksa ders/konferans/öğle arasında sap gibi dikilmemek için mi? öyle ya, kapının önünde dikilen onca adamın elinden sigarasını alsan duvar dibinde oturan adamdan ne farkı kalır? dumanı içine çekmediğin halde gözlerini kısarak napabilirsin? en fazla gözlüğünü evde unutmuş miyop olursun değil mi? sahnede karizmatik vokalist var, al elinden sigarayı bak eli ayağı birbirine dolaştı.

öte yandan sadece tütün bağımlısı olunabilir, müzmin bir madde bağımlısı olunabilir, sigara içiyor olmanın tribiyle alakası yoktur adamın. yolda sokakta içer bunu zıkkım olasıca.. ehm.. ne diyordum? ha bu tribaliteye ihtiyacı yoktur, ve hatta herkesten gizliyordur bilakis içmemenin karizmasına ya da kattığı her ne boksa ona hastadır. fekat bunlar pek az sayıdadır.

asıl diyeceğim, sigara içiyor ya da içmiyor olmak sosyal hayatta ciddi ayrımlara yol açabilir. hep beraber bir yere gidiliyorsa grup içinde sigara içenlerin (sigara demeyelim, her türlü tütün muhtevası, cigar olur cigarillo olur pipo olur, smoke deriz) bulunması halinde sigara içilmeyen mekanlar tercih edilmez. sanki içmezlerse öleceklermiş gibi davranılır. halbuki, bilakis içerlerse öleceklerdir. kendileri ölmekle kalmayıp etraftakilerin ölmesine de sebep olabileceklerdir. yine de kutsal bir şeye bağımlılarmış gibi davranılır, tiryakinin son dalı ormanda on kaplan gücündedir ve sigarası olmayana paket almak ona hayatın sırrını vermekten evladır, her şeyden öte sevaptır (verdim, ordan biliyorum).

şu bu sebepten asla ihtiyaç duymayacağım bir karizma malzemesidir, ortamdaki non smokerların ciğerlerine tecavüz etmek insanlığıma sığmaz misal. içeceksem tiryakiliğimi kalbime gömerim, ahlaksızca sergilemem.

bir gün okuduğumda g.tüme girmemesi dileğiyle;

"Publish Post" (pisssssmi...)

*ben starbucks'a sadece kahve içmeye gidiyorum o ayrı, sosa'ya da sadece salata yemeye gidiyorum valla.

Cumartesi, Mayıs 13, 2006

- pekiyi, nelerden hoşlanır bu tosun, ne zaman mutlu olur?
- efenim mutluluk kah bir ağaç yaprağında gördüğünüz çiy tanesi, kah bir uğurböceğinin narin bitki gövdesi üzerindeki akrobasisi derim ben...
- ne hoş
- tabiy, insan etrafına baktığı her an mutlu olmak için bir şeyler bulabilir, tek derdi o mutluluğu paylaşabilmek olsun.
- kimlerle paylaşır tosun mutluluğunu?
- dağa taşa yazar, o da olmadı o ara aklında kim varsa yolda sokakta otobüste ona anlatır. o bilmez, tosun hep anlatır. napsın, gerçekten anlatmaya kalksa buna kim dayanır, sonra buna kim inanır ha? (kadir inanır mesela)
- eeööe.. anlıyorum..
- hayır anlamıyorsunuz. sorun mesela hiç kızmaz mı bu tosun?
- kızar...
- (salak!)
- ehm.. nelere kızar bu tosun? kızdığı zaman cam objeleri gazabından korumamız gerekir mi misal?
- ahahah ilahi, ne hoşsunuz öyle.. yok efendim, tosun öyle peak şiddet insanı değildir. sessiz ve derinden nefret duyar. kızdığı vakit tanıdığı tanımadığı birisini alır karşısına zarar vermek ister, deli gönül taciz etmek ister. sataşır, anlamsızlaşır.
- kızgınsınız sanırım?
- evet, bir hedefim de var üstelik. (bulana veya getirene yüzbin lira veriyorum)

Perşembe, Mayıs 11, 2006

yaz gecesi rüyası

şunca zamandır maruz kaldığım en komik reklam sloganlarından biridir, "kızgın kumlardan serin sulara". dondurmaya bir zevk patlaması, bir ferahlama anı anlamı katmak üzere reklam icabı hanım kişi anlatır, şöyledir böyledir der. "hani, kızgın kumlardan serin sulara atlarsın ya, onun gibi..."

en az bunun kadar komik bi reklam sloganı daha var, "keyifli bir kaçamak". başka da yok zaten aklımda. tarihe geçmeli diyorum bunlar. keyifli bi kaçamak ha, hey yavrum hey.. kimin kime kaçtığını bıraktım hadi de, keyifsiz bi kaçamak nasıl olabilir mesela? beynini sevdiğimin kreatifi kaçamak denen şeyi ne olarak biliyor ki bir de keyifli diye vurguladı bunu? keyif almayacaksam ne diye kaçamak yapıyorum arkadaşım? slogana libidal çağrışım katıyorum diye neden maymun ediyorsunuz kendinizi?

delikanlı

sırf seni seviyor diye birisini sevmen alçakça biraz. aslında basit düşünüyorum: sen de seni seviyorsun, o da seni. ne güzel anlaştınız, değil Mİ ÇOCUĞUM? hm? arkadaki sana diyorum, konuşma bakayım arkadaşınla...

ne diyorduk...