Çarşamba, Nisan 22, 2009

etiraflar

Canım çok sıkılıyo o yüzden saçma sapan şeyler yazıcam bugün. Valla sabahtan beri içimden konuşuyorum, birilerine yazıyorum gitmiyo. Teşhirci filan değilim, zaten taş çatlasın beş kişinin okuduğu blogda neyin teşhirciliği... Yazdıktan sonra da burda durmasına sinir olucam biliyorum, köpek gibi de pişman olucam ama silmicem. Hem blog blog olalı bi işime yarasın da bi kere de benim bunalımlarıma filan hizmet etsin, köpeğim olsun hatta. Zaten bıktım ahkam kesip durmaktan. Yok töbe bıkmadım, bazen sıkılıyorum o kadar.

Günlerdir moda makyaj blogu okumaktan beynim bulaşık süngerine döndü. İşler hafif, ben de kendimi bunlara verdim. Allah cezamı vermesin benim, bu sezon ne moda, ne neyle giyilir ve nasıl stil olunur konusunda acayip fikirlerim var ama ne gladyatör sandalet ne de eteği g.tüme kadar çıkan kızılderili elbisesi giymeye cesaretim var. Zaten cebimde de akrep var, kot tişörtle makyajsız mal gibi geziyorum. Bu Zara, TopShop falan acayip adam skiyor ayrıca, iki yıkamada dağılacak, seneye giyemeyeceğin şeylere servet istiyolar. Adamların düsturu şu sanırım, "zaten trendy diye sattığımız bu götüm gibi şeyleri alanlar en fazla iki sene giyebilecek, o halde en skindirik malzemeden yapalım ama fiyatı Ralph Lauren, Balenciaga, Miu Miu kadar olmadığı için herkes saldırsın." Başka bi sebebi olduğunu sanmıyorum. Millet de ayıla bayıla giysin baştan aşağı akrilikti polyesterdi naylon naylon şeyleri. Hele o deri görünümlü plastik plastik kokan ultra dandik kadın çantaları yok mu, böyle herkeste, kıl oluyorum onlara. Mudo bile utanmadan satıyor bunları, bi de 70-80 liraya. Çadır bezinden, eşofman kumaşından çanta takarım ama deri taklidi yapan plastikten asla...

Makyaj desen az daha tecrübe edinsem para kazanacak kadar anlıyorum makyajdan. Ama her gün yapsam sivilceden suratımı göremem herhalde. Zaten üşengeç adamım, yap bi de sil, üstüne başına bulaşsın filan ne gerek var... Ama yapmaya kalksam konuştururum şerefsizim. Konuşturuyorum da zaten pehey. Bi de milleti boyaya boyaya da biraz tecrübe edindim. Ben bilgisayara format atmayı da böyle öğrendim. "Sen anlarsın" diyenlerin bilgisayarına format ata ata. Ama çok eskidendi, daha okulda ilk senelerimdi. Şimdi biliyorum yani.

Aslında fazla bişey de bildiğim yok. Bilmem gereken hiçbir şeyi bilmiyorum hatta, hiç ilgilenmiyorum. Bilgisayarcı piçlere sinir oluyorum, bu nerd tipler var ya, var olabildikleri tek alan bu olduğu için asılıyolar da asılıyolar bu olaya. Böyle bi konuşmalar bişeyler, biz ayrı bi dünyanın insanıyız bambaşkayız tripleri. Bi de bunlar dışında şahane hayatı olduğu halde bu alemi de skertir seviyede iş çıkaran herifler var onlara daha çok sinir oluyorum gerçi. Onlara bunlara sinir oldukça kalkıp kendimi başka işlere başka alanlara veresim geliyo ama bulamadım o alanı, nereye gitsem birileri benden iyi. Böyle en iyisini feriştahını yaparım diyebileceğim bir iş yok malesef. Başka bir işe yatırıp yapıp g.t olmak da var işin ucunda, en iyisi durayım durduğum yerde diyorum. Bunu düşündükçe benden cacık olmaz deyip bunalımlara giriyorum. Bunalmadığım zamanlarda da "esas olan insan olmak, sevgi, sevmek laylayloom" oluyorum. Sanki çok sevgi doluymuşum gibi.

Sevgi dolu falan değilim, kimseleri doğru dürüst sevmem, sevemem. Aslında severim ama öyle işte insan diye. Yoksa birine bişey yapıyosam sırf sevdiğim için yapmam, başka bi sebebi vardır. Benim için çok kolay, onun çok işine yarayacak, mutlu edecek bişeydir; win-win, neden yapmayayım? Ya da işte ben mutluyumdur onlar mutludur falan. Kimse için kendimi sıkıntıya sokmam pek, sonradan da vay ben sıkıntıya girdim senin için, sen bana şunu yapmadın demem. Hesabını soracağım şeyi yapmam zaten, yaptığım iyiliğin de arkasını aramam; "son paramı sana borç verdim, ödemediğin gibi beni de sktirettin" demem, verirken onun hesabını yapmışım zaten.
Böyle arkasını dönüp gidenin arkasından ağıt yakmam, her şey herkesin bi gün gideceği üzerine kurulu çünkü. "Dost bildiklerim" teranesi yapmam, dost ne lan? İnsan dediğin değişen bi varlık işte. Bunları da "seni biri çok fena kırmış" desinler diye yazmıyorum, kimse beni kırmadı abi sizden akıllıyım o kadar.

Böyle akıllıyım zekiyim filan diyorum ama tam bir mal gibi davranıyorum çok zaman. Kimse beni dinlemeyecek diye insan içinde fıkra bile anlatmam, zaten fıkra anlatmak karizmatik bişey değil. Ya mal gibi susup otururum ya da kendim bile hatırlamayacağım kadar zırvalarım insan içinde, ayarım yok. Ayrıca hayatta da hiç akıllıca kararlar vermiyorum sanırım. Her şeyi biliyorum sanıyorum, genelde ölçüm, biçim ve tartımlarım doğru çıkıyor ama neden master yapmıyorum mesela, inatla? Becerememekten eşşek gibi korkuyorum da o yüzden. Hep bu bir şeyi yapacaksam en şahanesi olmalı takıntım yüzünden. Başladığım çok şeyi bitiremeyişim de ondan, dandik de olsa bitmiş iş bitmemişten iyidir. Ama o bitmiş dandik iş de benim gözümde aynı, bitmemiş işler de, ve hatta başlanmamış işler de. Hiçbir şey yapamıyorum o yüzden, ama gevezelikte üstüme yok.

Eşşek kafalıyım, akıllanmıyorum, uslanmıyorum, ders almıyorum. Böyle içimde bi eşşek var dürtüyo sürekli.

Hiçbir şeye doğru dürüst konsantre olamıyorum, aklım hep başka yerde. O başka yere gidiyorum al buyur yap, yok ondan da sıkılıyorum.

Gurur duyulacak bir evlat olamadım, sürekli bunu hatırlamayayım diye bizimkilerden uzak duruyorum. Sevmiyorum sanıyorlar. Bi de öyle anasının kuzusu bi tip değilim ne bilim. Sonunda Allah korusun kötü bişey olacak birimize, filmlerdeki gibi acı, isyan, pişmanlık senaryoları filan... Bu bile yük oluyor, bunun gibi şeyler yüzünden sırtımda yumurta küfesi varmış gibi hareket edemiyorum.

İnsanların sonradan "gençlik işte" diyeceği yaşları geçmeme az kaldı, üç sene orada beş sene burada savrulma, olmadı şunu yapayım deme, "ben bi depresyona girdim var ya iki ay çıkmadım evden" deme lüksüm yok. Niye yoksa...