Cuma, Ekim 28, 2005

zevk işte

yeşil çay ile nane şahane oluyor. deneyiniz denetiniz. yeşil çay yok ise çok kokulu olmayan bildiğimiz çay ile deneyiniz. demliğin içine birkaç yaprak nane atınız tadına doymayınız.

Salı, Ekim 25, 2005

güzel kızların makus talihi

"Allah çirkin bahtı versin"le alakası yok bunun, hemen belirteyim.

"neye göre güzel, kime göre güzel" diyecek olanlar için kapat butonu sağ üst köşede.

(milyonlara sesleniyorum sanki... neyse, günün birinde okuyan çıkar belki, referans veririm o da olabilir)

yolda sokakta, otobüste, maçta plajda okulda (evet evet aynı zamanda cips yiyebileceğiniz her yerde) dikkatli bakışlara, "yirim"lere maruz kalan kızlardır bunlar. iki dakka rahat yüzü göremezler. sokağa çıkınca laf yerler (tabii ki mini etek yüzünden değil. ne ki herkes giyiyo yaneee), okula gidince illa birileri keser bunları; etrafta sürekli tanıdık birileri görürler, izlendikleri hissine sıkça kapılırlar. toplu taşıma araçları adeta işkencedir, durakta beklerken arsızca "tanışabülür miyiz" diyenini mi ararsın baştan aşşa süzeni mi ayyy iğrençtirler yani... otobüsü falan hiç düşünme hele. hoş, toplu taşıma kullanmasalar durum farklı değildir. trafikte hep sıkıştırılırlar, kaza yapmaya zorlanırlar, hiç olmadı dikkatleri çekilmeye çalışılır, yürekleri ağızlarına getirilir. hayatları mütemadiyen tehlikededir.

zor bişeydir güzel kız olmak. arkadaşları azdır; etraflarındaki kızlar kıskandıkları için arkadaş olmazlar, erkeklerin önemli bir çoğunluğu zaten arkadaş adı altında gizli ve aleni yazılan "kırık"larıdır (evet evet güzel kızlar onları böyle adlandırır). birisiyle iki çift laf edemezler, hemen ardından konu başka bir yere gelir, bakışlar değişir. insanlara yaklaşmaktan, yüzlerini göstermekten korkmaya başlarlar, normal ilişkiler kuramayacaklarını sanırlar. ne kadar kötüdür, kız arkadaşlarının sevgilileri bile rahatsız eder böle bakarlar felan... dekolte diil yaa modadır ne alakası vardır... ayrıca elde ettikleri her şeye insanlar şüpheyle bakarlar, her şartta güzelliklerini kullandıklarını sanırlar. ne alakası vardır onlar çok esprili, sevimlidirler, enteldirler. herkes sohbetlerine hastadır, arkadaşlıklarına hastadır, çok eğlencelidirler ekseriyetle.

eğlencelidir güzel kız olmak, tek hareketinle insanları aptal etmek, farkında değilmiş gibi frikik verip akılları başlardan almak, yapılan salaklıkları da farketmemiş gibi yapıp sağda solda ihihihihi efekti eşliğinde anlatmak...

bazen elde edemeyeceği hiçbir şey olmadığının bilincinde olup kalan her şeyi sktretmek, süperdir.

hayat ne tuhaf martılar vapurlar falan diye düşünürken, ulan saat yine 4...

Pazar, Ekim 23, 2005

en kötü günümüz böyle olsun

telefonun mp3 playerını kullanalı beri discman i bi kenara atmıştım. öyle cdye karışık mp3 doldurmaya falan kasmaz oldum. tabii bir anda telefon gidince [gitti evet canım telefonum. telefona bağlanılır mı ulan hasta mısın] ne dinleyeceğimi şaşırdım. discmanin içinde placeboSleepingWithGhosts vardı. elimdeki en güncel toplamalara baktım, en son mayıs playlistinden derlenmiş mp3 cdsi ve yazın evde dinlemek için yapılmış 18 şarkılık audio cd.

mp3 toplaması yapmak eğlenceli bişey... müzik klasöründe bir keşfe çıkıyorum varlığını unuttuğum hatta aptallığıma doymayayım [ühü ühü telefonu da kaybettin aptal] tekrardan indirdiğim parçalarla selamlaşıyorum. zamanında delice dinlediğim grupların enBiSüperlerini seçiyorum. ya da seçmiyorum, özlediklerimi koyuyorum. bu bayar bu baymaz diyorum... uzuun zamandır hatırını sormadığım mor ve ötesi klasörünü de son kalan 100mb yer için ziyaret edeyim dedim. hani kokular insanı saçma sapan bir yerlere götürür ya, bazen bi şarkı dinleyince de bi yerlere gidilebiliyor ya, normal tabii bu. fakat şarkıların adlarına bakınca insanın içinin acıması nedir sorarım size...

ya sormuyorum anasını satayım, promise-theme of laura katıyorum her listeye, kıyamıyorum. tamam o kadar. allahım, yüreğimde ince sızı hangi kapıyı çalsam karşımda buruk acı...

04.24, mp3 toplaması yaparken saat 4ün kozmik güçler açısından ne ifade ettiğini düşünüyor iken.

Cuma, Ekim 21, 2005

biritney

tamam britney spears ilk defa çıkıp radyolardan "hit me baby one more time" diye bağırdığı sıralarda "göreceksiniz bu kız çok ünlü olacak" dememiştim. iddia etmiyorum. ve fakat aklımdan şöyle bir şey geçirdiğimi hatırlıyorum "bu kız için 17 yaşında diyolar ama vokalinde bir teknik var sanki. var kesin var bi numara." pek bi numara çıkmadı gerçi ama britney için balon şöhret diyenlere en azından düzgün bir vokal (dansçı değil) olduğunu söyleyebilirim. efekt midir değil midir, bence değildir. biritney iyi bi vokaldir. ne yani anastacia "zenci sesli beyaz" idi daha mı fazla sattı? demek ki neymiş? olay memede bitmiyormuş. evet.

04.10, baby one more time videosu seyrederkene

Perşembe, Ekim 20, 2005

haberin yok ölüyorum

deliler gibi ilgi istiyorum, el üstünde tutulmak istiyorum. kimseyi dinlerken "dinlenilmek" gibi bir karşılık beklemedim ahanda şimdi bekliyorum.

haberiniz yok ölüyorum ulan!

04.20, herkes gittikten sonra

Pazartesi, Ekim 17, 2005

deneme... deneme...

sevgili okurlar,

bu ilk post umda sizlere bir nikneym bulmanın ne kadar zor olduğundan bahsedeceğim. devir değişmiş artık, şarkı isimleri (speed of pain), grup isimleri (london after midnight) ve tüm köşebaşları kapılmış, alınacak nikneym kalmamış. gerçi bir bloga alınan isme nikneym demek ne kadar doğru olur bilemeyiz değil mi sevgili dostlar. eh ağız alışkanlığı.

bu blog kalıcı olacağına göre, en azından şimdilik öyle düşünüyorum, alınacak isim de önemliydi değil mi... sons of southern parkness da nedir sorarım sizlere... bugün vardır yarın yoktur. bir süre için msn nickimdir, o kadardır.

ha bir de belirtmek istediğim bir şey var, flavio briatore var ya, ibneymiş...

si yu et dı bitır end canlar.