Büyük yarışa 49 dakika...
Şimdi -ya da bir saat önce- birisi bir biletle çıkıp gelseydi ve bu bilet bir F1 Türkiye GP bileti olsaydı, ve ana tribünden olsaydı, bilmiyorum gider miydim. Hani her şey hallolmuş, gidiş midiş dönüş, fakat bir yarışı bu kadar içindeyken bu kadar "dışından" takip etmek işime gelmezdi herhalde.
F1, pek de seyirci sporu değil. Hani, "Arabalar pistte vız vız dönüyor sen de bakıyorsun, bilmem ne anlıyorsun?" diyenlere verilecek pek bir cevabım yok ama "Arabalar önünden hayvan hızla geçip gidiyor, ne kadarını görebileceksin ki orada seyretmek istersin" diyeceklere verilecek cevabım, "haklısın" olur. Zira genellikle seyirci tribünleri güvenlik sebebiyle pistten oldukça uzağa konur, ve en yavaş geçilen noktalarda ve maksimum görüş alanı gözetilerek yerleştirilmiş olmalarına rağmen yine de pek az şey görülür. Atlanılan bir başka nokta da bu pistlerin çoğunda, seyirci tribünlerinin görebileceği yerlerde, yarışın takibine imkan veren büyük ekranlar olduğudur. Yani aynı zamanda televizyon görüntülerini ve sıralamayı da takip etmek mümkündür.
Peki, madem televizyondaki görüntüleri ve ilaveten uzaktan geçen birkaç arabayı göreceksek orada olmanın esprisi nedir? Cevap veriyorum, hiç... Zaten F1 organizatörlerinin bile önemsemediği bir güruhtur seyirci. Verdiği para piste gider, Bernie ve takımlar televizyon gelirlerini paylaşır. Bu sebepten, pist sahibinin sunduğu imkanların muhatabıdır seyirci. F1'de çoğu alana da giremediğinden, para harcadığı merchandise alanı hariç pek az yere girebilir. F1'i pistte adam gibi seyretmenin tek yolu pit alanlarını görmek, padokta -ve dolayısıyla- pistte her alanda gezebilmek, yarış seansları arasında garajlara yapılan gezilere katılabilmek, yani Padok Club biletlerine sahip olmaktır. O da yarış başı 2000Euro gibi bir parayı gözden çıkarmak manasına geliyordu en son. Yakın zamanda neler oldu bilmiyorum.
Şu halde, bir yarış günü pistte olmak için hiçbir sebep yok, ve fakat, herhangi bir piste bir kere ayak basmış, o kokuyu almış biri için bunların da bir anlamı yok. Böyleyken böyle.
Pazar, Ağustos 26, 2007
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder