Salı, Mart 16, 2010

dönüm noktası

30 yaşa doğru insanın ikinci bir ergenlik bunalımı oluyor; elindeki tamamlanmamış işlerden hangisine yatırım yapacak, sıfırdan bir işe mi gönlünü koyacak yoksa tamamlanmış işlerinden de aslında ne kadar sıkıldığını mı farkedecek?

Hayatının yarısına doğru yaklaşırken cesaretin birazı iş hayatında, birazı da toplumsal adam olma kriterlerinde yontularak kaybedilmiş olduğundan yapılacaklar da buna göre sınırlandırmak zorunda. İşte bu yüzden mevcut iş bırakılıp sevilen bir başka işe yönelmek "bu yaştan sonra" zor, bu yüzden yarım kalan işler yarım kalmak, hobi olmak zorunda. Mevcut durum "iyi bir maaş, saygın bir meslek, iyi bir evlilik, ev, araba" standardından ne kadar uzaksa, o standart yolun "official" yarısına ulaşılmadan tutturulmak zorunda. Eğer buralarda tutunmak, saygı görmek isteniyorsa "adam"lık kriterleri, saygı görmek istenen adamların kriterlerinin gerisinde kalmak durumunda.

Bütün bunlar gençlikte çok uzak, orta yaşlılıkta da çok içselleştirilmiş olduğundan tam da 30 yaş civarında, tam da beklentilerle karşı karşıya kalınan, diğer adamların "artık" muhatabı olunan yaşta birden insanın karşısına dikilip onu bir dönüm noktasına getiriyor.

Çıkış her zaman var, ama çok zaman zahmetli ve garantisiz yollara "çıkış" denebilirse. Zahmetli tarafı, o yaşa kadar elde çok az kalmş cesaret ve gençlikten bu yana eksilmiş hevese ihtiyaç olması. Bunların yanında önemli bir "kendini bilme" kabiliyeti ve "bedel ödeme" kudreti.

Vadettiği ise belli belirsiz bir tatmin. Hem öyle bir tatmin ki, mutluluğun paradan, huzurun itibardan daha kıymetli olup olmadığının düşünüldüğü yerde hiçbir işe yaramayacak.

Hiç yorum yok: