Analitik zekamı seveyim, ağız tadıyla ağlayıp patlayamıyorum.Şöyle içli içli, ya da, bağıra çağıra, boğazımı tıkayan, göğsüme oturan neyse onu defedemiyorum.Çünkü bir "sebep" olmalı.
Bu mu? Yoksa şu mu? Ya o, bütün sebep o olabilir mi? Yok o olamaz, o zaman şunu da düşünürdüm. Halbuki umurumda değil,demek ki sebep "o" değil.
Ne o zaman?
Bir sebep bile bulamıyorsun, otur buna ağla.
Hayır bunun için yeterince üzgün değilim.
Ağlayamıyorum.
Çare bu mu, onu da bilmiyorum.
Bak şimdi...
Çare buysa, yap o zaman!
Olmuyor.
Çarenin bu olduğunu nerden biliyorum, belki de değil. Ne peki?
Düşün...
Hayır düşünme!
Düşün, ama düşünme. Bırak aksın.Üzen şeyler düşün.Hayır karışma!
Yol bitti, sebepsizce ağlayamadık.
Sebep ararken sebepsiz kaldık.
Dipsiz kuyularda ipsiz kaldık.
Terkedildik.
Analitik paranoyamı seveyim, belki de en başından beri yanlış yoldayız.
Cuma, Ekim 26, 2007
Salı, Ekim 23, 2007
bu da benden olsun
Bazen tanıdığım herkes, bir anda aklıma geliyor. Sanki bütün iyi niyetleri ve savaş baltalarıyla zihnime doğru hareketleniyorlar, üşüşüyorlar. Hayır, iyi niyet nankörü "aramayın beni, yalnız kalmak istiyorum anladınız mı" insanlarından değilim; bilakis, arayanım soranım pek kıt olduğundan, nolursa olsun böyle "gerçek" bir hamleyi kırarak geri çevirmem. Beni yoranlar, muhtabım olmayan hamleler. Benim zihnimin, tanıdıklar kılığına girmişleri ordusu.
Yeniler, sil baştanlar lazım galiba, yorulmuşum.
İşin komik tarafı, "yoran" durumdan, "üzen" durumdan kurtulmak için gerekli şeyin de "yorucu" veya "üzücü" olması. Silerken baştan, baştan yazarken daha az yoruluyor olmayacağım . Ama biliyorum ki "başka dünyalar mümkün". Yani nasıl? Sahip olduğun çevreye, ve belki bulunduğun hiçbir yere "değmeyen" başka bir dünya, başka bir küçük evren, başka bir tanıdıklar/dostlar halkası, mümkün. "Nereye gidersen git, kendini götürürsün yanında"cılar için hemen belirteyim, bu bir "hayat çok kötü, nefret ediyorum bu insanlardan, iğreniyorum dünyanın yapmacıklğından, fakdısistım oh yeah!" hareketi değildir. Bu bir aydınlanma, bir dönüm noktası tarifidir.
Yoldaşlar!
Başka türlüsü mümkün.
Size hiç değmemiş, ortak bir mekanı, ortak bir şahsı bile içermeyen, aynı sokakta bile yürümemiş olduğunuz bambaşka bir hayat, bambaşka hayatlar, başka çemberler var. Akvaryum suyunu değiştirmek, damarlarındaki kanı yenisiyle değiştirmek gibi, giydiğin hayatı çıkarmak, değiştirmek, mümkün. Her dakika yapalım diye değil, fakat, nefes alamadığınız bir zaman, görebilesiniz diye orada.
Öyleyse neden bu kırgınlıklar, neden bu kızgınlıklar, bu takıntılar? O kadar mı "unique" sahip olunanlar, o kadar mı benzersiz, o kadar mı bulunmaz? "İhtimaller denizi"nde, başka bir paralel evrende, hepsinin bir "substitute"u olmalı. Bu hayatı inşa etmek zaman aldı, emek verildi ama, bu onu vazgeçilemez yapmamalı.
Çünkü "an"ın değeri sonsuz, çünkü bir an, hiçbir mahkumiyete değmez.
Yeniler, sil baştanlar lazım galiba, yorulmuşum.
İşin komik tarafı, "yoran" durumdan, "üzen" durumdan kurtulmak için gerekli şeyin de "yorucu" veya "üzücü" olması. Silerken baştan, baştan yazarken daha az yoruluyor olmayacağım . Ama biliyorum ki "başka dünyalar mümkün". Yani nasıl? Sahip olduğun çevreye, ve belki bulunduğun hiçbir yere "değmeyen" başka bir dünya, başka bir küçük evren, başka bir tanıdıklar/dostlar halkası, mümkün. "Nereye gidersen git, kendini götürürsün yanında"cılar için hemen belirteyim, bu bir "hayat çok kötü, nefret ediyorum bu insanlardan, iğreniyorum dünyanın yapmacıklğından, fakdısistım oh yeah!" hareketi değildir. Bu bir aydınlanma, bir dönüm noktası tarifidir.
Yoldaşlar!
Başka türlüsü mümkün.
Size hiç değmemiş, ortak bir mekanı, ortak bir şahsı bile içermeyen, aynı sokakta bile yürümemiş olduğunuz bambaşka bir hayat, bambaşka hayatlar, başka çemberler var. Akvaryum suyunu değiştirmek, damarlarındaki kanı yenisiyle değiştirmek gibi, giydiğin hayatı çıkarmak, değiştirmek, mümkün. Her dakika yapalım diye değil, fakat, nefes alamadığınız bir zaman, görebilesiniz diye orada.
Öyleyse neden bu kırgınlıklar, neden bu kızgınlıklar, bu takıntılar? O kadar mı "unique" sahip olunanlar, o kadar mı benzersiz, o kadar mı bulunmaz? "İhtimaller denizi"nde, başka bir paralel evrende, hepsinin bir "substitute"u olmalı. Bu hayatı inşa etmek zaman aldı, emek verildi ama, bu onu vazgeçilemez yapmamalı.
Çünkü "an"ın değeri sonsuz, çünkü bir an, hiçbir mahkumiyete değmez.
Cuma, Ekim 05, 2007
uzaktan
Bir tepki vermek istiyorum, öylece durmak işime gelmiyor, ikrardan gelen sükût gibi oluyor. Yakıştıramıyorum.
Tepki vermek son derece insanî bir şey, insanlar, hani, duyguları var, bunlar da tepki vermelerine sebep olur. Böyle basit bir şey. İnsandan insana, duygudan duyguya, geçmişten geçmişe de farkeder, ama bir tepki vardır. Olmaması, insan-üstü, insan-altı, insan-dışı bir şeylere işaret. "Cool" mu olunuyor, karizmatik mi olunuyor bilmiyorum ki, ne oluyor öylece tepkisiz durunca? Bir çeşit bilgelik gösterisi mi, "şöyle yapsan böyle olur onu yapsan da böyle olur" diye düşünmek, düşünmediği halde de "tepki vermeyeyim ki bir duruşum olsun"culuk yapmak?
Eli kolu bağlayan durumlar var, hani verilen tepki bir yere gidecek, o yerin yolları da olmadık yerlere çıkacak. Ne gerek var? Verilecek tepkiler listesi var mesela duruma göre, hepsinin gideceği yerler az çok belli, tecrübeyle neredeyse sabit. Götüreceği yerin en "stratejik" olduğu tepki seçilip "verilir". Peki bu insanî oldu mu şimdi?
Tepki vermek, vermemek; yolları hesaplamak ya da hesaplamamak; insanî olan ve olmayan arasında kalmak var. İnsanî olana karar veren konumunda olmak da bir başka yazının ruh hastalığı olsun, buradan görünen iki boyutta karar verilebildiğini varsayalım.
Tepki, en nihayeti bir "tavır"ı belirtir, taraf seçmektir. Bir nevi köşeye sıkıştırır, yorar.
Tepki vermek son derece insanî bir şey, insanlar, hani, duyguları var, bunlar da tepki vermelerine sebep olur. Böyle basit bir şey. İnsandan insana, duygudan duyguya, geçmişten geçmişe de farkeder, ama bir tepki vardır. Olmaması, insan-üstü, insan-altı, insan-dışı bir şeylere işaret. "Cool" mu olunuyor, karizmatik mi olunuyor bilmiyorum ki, ne oluyor öylece tepkisiz durunca? Bir çeşit bilgelik gösterisi mi, "şöyle yapsan böyle olur onu yapsan da böyle olur" diye düşünmek, düşünmediği halde de "tepki vermeyeyim ki bir duruşum olsun"culuk yapmak?
Eli kolu bağlayan durumlar var, hani verilen tepki bir yere gidecek, o yerin yolları da olmadık yerlere çıkacak. Ne gerek var? Verilecek tepkiler listesi var mesela duruma göre, hepsinin gideceği yerler az çok belli, tecrübeyle neredeyse sabit. Götüreceği yerin en "stratejik" olduğu tepki seçilip "verilir". Peki bu insanî oldu mu şimdi?
Tepki vermek, vermemek; yolları hesaplamak ya da hesaplamamak; insanî olan ve olmayan arasında kalmak var. İnsanî olana karar veren konumunda olmak da bir başka yazının ruh hastalığı olsun, buradan görünen iki boyutta karar verilebildiğini varsayalım.
Tepki, en nihayeti bir "tavır"ı belirtir, taraf seçmektir. Bir nevi köşeye sıkıştırır, yorar.
Salı, Ekim 02, 2007
why are women so unhappy?
"Does this mean that there are some people who are happy? What is that like? I do not know if I am happy. There are people I envy for various reasons, but I do not know if they are happy either. How do we know when we are happy? Is the only alternative unhappy?"
(anonymous comment)
(anonymous comment)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)