Cuma, Ekim 26, 2007

daral

Analitik zekamı seveyim, ağız tadıyla ağlayıp patlayamıyorum.Şöyle içli içli, ya da, bağıra çağıra, boğazımı tıkayan, göğsüme oturan neyse onu defedemiyorum.Çünkü bir "sebep" olmalı.

Bu mu? Yoksa şu mu? Ya o, bütün sebep o olabilir mi? Yok o olamaz, o zaman şunu da düşünürdüm. Halbuki umurumda değil,demek ki sebep "o" değil.

Ne o zaman?

Bir sebep bile bulamıyorsun, otur buna ağla.
Hayır bunun için yeterince üzgün değilim.

Ağlayamıyorum.

Çare bu mu, onu da bilmiyorum.
Bak şimdi...
Çare buysa, yap o zaman!
Olmuyor.
Çarenin bu olduğunu nerden biliyorum, belki de değil. Ne peki?
Düşün...
Hayır düşünme!
Düşün, ama düşünme. Bırak aksın.Üzen şeyler düşün.Hayır karışma!

Yol bitti, sebepsizce ağlayamadık.
Sebep ararken sebepsiz kaldık.
Dipsiz kuyularda ipsiz kaldık.
Terkedildik.

Analitik paranoyamı seveyim, belki de en başından beri yanlış yoldayız.

Hiç yorum yok: