Salı, Mart 11, 2008

unutmadan

"Hayattan insan çıkarmak" diye bir şey vardır, cafcaflı söz meraklıları kullanmaya pek bayılır; "ben hayatımdan çok insan çıkardım". Bir yapana sormak lazım, hayattan insan çıkarmak telefon rehberinden bir numara silmekten ne kadar fazla? Ya da, telefon rehberinden bir numara siler gibi bir hayatın bir başka hayattaki izlerini yok etmek mümkün mü?

Unutmak büyük nimet, tabii kullanması bilinirse. Asla bir sihirli değnek değil; çare ama, kolay ve bedelsiz de değil. Hayattan insan çıkarmak, unutmaya karar vermek ve uygulamaya başlamak olsa gerek. Netice itibariyle de izlerin derinliğine, çokluğuna göre değişecek bir süre sonunda, bir kişiden "arınmak" demek. Tek bir kontrol edilemez tarafı var ki, o da hayattan çıkarılan kişinin hayatında edinilmiş yer...

Buradan bakılınca, hayattan insan çıkarmak, bir hayattan çıkmaya göre çok daha kolay. Herhangi bir kimse, rehberden numara silmekle başlayıp, birtakım eşya atmakla, uzakta geçirilen bir süreyle hayattan çıkarılabilirken, bir başka hafızadan çıkıp gitmek, kontrol sahibi olunmayan bir yerle alakalı şımarıkça isteklerde bulunmak, bildiğimiz dünyanın kanunlarına baş kaldırmaktır.

Unutmaktan daha zor bir şey varsa, o da unutulmak. Elde değil çünkü.

Halbuki ben, bazı hayatlardan çıkmak istiyorum. Aldıklarımı geri verip, verdiklerimi almak, hesabın altına bir çizgi çekip dipte bucakta sinmiş kokuları dahi yok etmek ve çekip gitmek istiyorum.

Yakmaktan, yıkmaktan, kırıp dökmekten, kapıları çarpmaktan çekinecek değilim.

Bildiğimiz dünyanın kanunlarına baş kaldırarak ve şımarıkça istiyorum bunu.

7 yorum:

skoer dedi ki...

oysa ben de 'ne gerek var' derim hep.

denemeci paşa dedi ki...

Böylesi daha "duygusal" bir yaklaşım. Tabii.

isfendiyar dark dedi ki...

o zaman senin hayatından çıkmak isteyenlerin de bulunabileceğini, bunun yanında seni de hayatlarından çıkarmak istemeyenlerin dahi olabileceğini de dikkate almak lazım. insan sosyal bir varlık ne de olsa.

gerçek şu ki, başkasının hayatından çıkmak iradende olmadığı gibi, başkasını hayatından çıkarmak dahi senin iradende değildir. o yüzden bu ölü doğmuş bir tartışmadır. tabi çıkarma kavramını açmak lazım. hafızadan silmek, imkansız olan. ama zararsızca hafızanın bir köşesinde bulunmasını sağlamak, hatta fiili varlığıyla etrafında olsa bile unutmak ise mümkün. haklıysan unutursun. ve haksızsan unutulursun.

gerçi bu da uymuyor seninkine. seninki eternal sunshine'daki doktorun yaptığına benziyor.

bu arada doktorun yaptığı da şerefsizlikti yani, sözüm meclisten dışarı :)

denemeci paşa dedi ki...

bir veritabanından satır silerken, genellikle o satırı oradan kaldırmaz, alakalı bölgesine bir "silindi" işareti koyarız.

bir harddiskten silinen dosyalar aslında silinmez, dosyanın başladığı etiket bölümüne bir "silindi" işareti yazılır. buna da "tombstone" denir. bu bölge, üzerine başka bilgiler yazılabilir hale gelmiştir. Fakat herhangi buraya herhangi bir şey yazılıncaya kadar mevcut bilgi orada kalır.

zihni alıp tersyüz etmek, iki su yıkayıp güneşte kurutmakla olmuyor tabii bu işler. akşamdan sabaha da olmuyor. kesin olarak neyin kalacağı, neyin gideceği, ve "unutma"nın biçimi gayet de belli aslında.

haklılık haksızlık umurumda değil, birisi birisini "hayatından çıkarmak" niyetindeyse, bir başkası da onun hayatından çıkmak niyetindedir. birilerini dinlemek istemiyorsan başkaları da seni dinlemek istemediğinde şaşırma demiş bi türk düşünürü.

unutmadan, Eternal Sunshine of the Spotless Mind, bir unutma ütopyası, unutmaya tapanların yüzünden overrated olmuş bir yapım zaten. Hiç katmasak daha iyi.

Adsız dedi ki...

eternal sunshine tam aksi istikamette bir aşk ütopyasıdır,benim anladığım bu en azından. aşkıın yüceltilmesi bütün o unutma çabalarına karşın. unutmanın haklılıkla ilgisi? haklısındır fakat unutamazsın. unutmak haksızlığı yapıp fiili olarak da çekip giden 3. tekil şahsın işidir oysa. bu hanur çok su kaldırır. neyse. her neyse.

denemeci paşa dedi ki...

Doğrudur, Eternal Sunshine of the Spotless Mind aynı zamanda bir aşk ütopyasıdır ama benim gözümde hala bir unutma ütopyasıdır da. Yapanlar iş bilmiyorlarmış demek, insan beyninde hatıraların saklandığı hafıza, onları sıraya koyan merkez, onları çağıran yer ve kişileri "aşık olunan" diye etiketleyen bölge farklı farklı yerlerdeymiş. Tutup hafızadan "aşık olunan" etiketli kişiyle ilgili her şey silinse bile onu etiketleyen yerdeki bilgi kalmış oluyor. Ve o kişiyi görünce hemen tanıyor. Yanlış, mühendislere bırakmak lazım o işi. Hiç amatörlere göre değil.

Unutmanın zorluğunu, gerekliliğini ya da gereksizliğini, aşamasını şusunu busunu bilirsiniz de, ben unutulmaktan bahsettim esas. Unutmayı katmadan olmazdı tabii.

isfendiyar dark dedi ki...

haklılık/haksızlık umurunda olmalı..

konuyla alakasız gibi duruyor ama, eğer bir insana duyulan aşk/sevgi/bağımlılık hayatta inandığın en yüce değer değilse, hayatın daha başka bir amacı/anlamı olması gerektiğine inanıyorsan bunu da, ve diğer birçok şeyi de haklılık/haksızlık ekseninde değerlendirebilirsin.

ve elbette insan, iradesine mutlak bir şekilde hükmedemez. haklısındır unutamazsın belki, veya haksızsındır unutursun. ama varolan hiçbirşey kaybolmaz. unutamadığını zannedersin, ama unutmuşsundur aslında, o başka birşeye dönüşür. veya unuttuğunu zannedersin, olmadık zamanda karşında çıkar başka bir surette.

ne surette olduğu da tamamen "hak"la ilgilidir..